“Dünya’da
kaç insan yaşıyorsa o kadar da fikir vardır” savına inanmam ben. Çünkü her bir
bireyin pek çok konu hakkında pek çok sayıda fikri olabilir. Hatta öyle ki tek
bir konuda birden fazla fikre sahip olup o fikirleri kafasında tartıyor da olabilir.
Üniversite’yi bitirdiğimde doğduğum ilçede küçük bir söyleşi yapmaya karar
vermiştim. Gençlerin siyasete neden uzak olduğunu tartıştığımız bu söyleşi
öncesinde arkadaşlarım davetliler için yaş sınırı düşünüp düşünmediğimi
sordular. Orada verdiğim cevabın ömür boyu arkasında duracağım. O gün
arkadaşlarıma demiştim ki “Fikri olan ve bunu ifade etmek isteyen herkesle
konuşmalıyız.” Dünyada var olan “sonsuz”
sayıda fikrin tamamını çok değerli buluyorum. “Artı bir” ise benim dillendirmek
istediklerim. Peki, hangi konuda konuşmak niyetindeyim?
Bir
arkadaşımla sohbet ederken şöyle demişti: “Annem ve babam memur, İstanbul’da
gayet merkezi bir semtte oturan hali vakti yerinde insanlarız. Alevilik yahut
Kürtlük gibi devleti rahatsız eden veya etme ihtimali bulunan bir kimlik de
taşımıyorum. Eğer okulumu bitirince bir de iş bulursam dışarıdan görünen
kadarıyla sistemle bir sorunum olamaz.” Bu cümleleri kuran arkadaşım bir kadın
örgütünde kadınlar için ve yeri geldiğinde Alevi veya işsiz insanlar için
sokağa çıkıyordu. Asla susmaya niyeti yoktu. Yani sistemin ona yamuk yapması
şart değildi. Yani Nazi Almanyası’nda Papaz Martin Niemöller’in söylediği “Önce
sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım: çünkü ben sosyalist değildim.
Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim.
Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra
beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” Sözü bana da arkadaşıma da uygun değildi.
Çünkü insanlar sıra onlara gelmeden de ses çıkarabilmeliydi. Dolayısıyla
niyetim açıkça her işe burnumu sokmaktır.
“Artı
bir” işinden haksız yere atılan işçidir, sokak ortasında öldürülen kadındır,
belli kimlikler üzerinden yaftalanan her bir kişidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder