Bir
adam ve kadın otomobilleri ile yolda giderken trafikte dururlar. Küçük bir
çocuk arabanın camını silmek ister, adam da müsaade eder. Çocuk sildikten sonra
adam memnun kalmamış ve çocuktan tekrar silmesini istemiştir. Bu işlem birkaç
kez devam eder. Sonunda kadın eşinin gözlüklerini gözünden çıkarır ve elindeki
peçete ile siler. Artık adam arabanın camının temizlediğini görmektedir. Sorun
sadece onun gözlük camıdır.
Uzun
yıllar önce okuduğum bu basit hikaye aslında toplumsal sorunlarının tümünün
çözümündeki temel noktaya işaret eder. Ya bizim de gözlük camımızda ise sorun?
Üniversitede
ilk yılımda şimdi “dost” ismini kendisine uygun bulduğum bir kişiyle
tanışmıştım. Biz tanıştıktan tam iki ay sonra arkadaşım “senin açık görüşlü
olduğunu gördüm, Alevi olduğumu bilmeni isterim” demişti. O gün çok
düşünmüştüm. Bu arkadaşımın inancıydı, bana söylemesinin bu denli zor olması
tam olarak saçmalıktı. Daha sonraki dönemde kendi sınıf arkadaşlarımın dahi –ki
bunlar Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde okumakta idiler-
uygun bulamayacağım damgalayıcı sözlerini duyunca çok daha fazla üzüldüm. Ancak
ne yazık ki bunlar gerçekti.
Toplum
olarak sağ görüşlü bireyleri “geri kafalı”, sol görüşlü kişileri “dinsiz”,
kadınları “saçı uzun aklı kısa” diye yaftalamıştık. Oysa insanlarla ilgili bu
tip kararlar alırken onlara kendilerini tanıtma fırsatı vermemiştik bile,
dinlememiştik hatta çoğu zaman karşımızdakini.
Arkadaşlarımla
siyasete yahut daha geniş olarak toplumsal konulara ilişkin konuşurken şunu
vurgularım hep : “Elimde sihirli bir değnek ve tek bir dilek hakkım olsaydı
insanların kafalarındaki önyargıların tümünün yok olmasını dilerdim.”
Oysa
bu değnek zaten mevcuttu elimizde. “DİYALOG” idi değneğimizin ismi. İnsanlara
anlattıkça, yorulmadıkça, pes etmedikçe değiştirmek mümkündü algıları.
İnsanların gördükleri değil gözlüklerinin camları kirlidir belki…